top of page
Henüz etiket yok.

SEARCH BY TAGS: 

RECENT POSTS: 

FOLLOW ME:

  • Twitter Clean Grey
  • Instagram Clean Grey

BARSELONA DEMİŞKEN, GAUDİ…

Şehre girdiğiniz andan itibaren keyifli duruşu ile ziyaretçilerini cezbeden bir şehirdir Barselona. La Ramblas’ta bulunan sokak sanatçıları, La Boqueria Pazarı ve en çokta ünlü mimar Antoni Gaudi’nin dokunuşları bence Barselona’yı Barselona yapan. Bir mimar yaptığı işlerle kendi meslektaşlarından ziyade bu alanda profesyonellikten uzak olan sıradan insanları dahi etkisi altına alabiliyorsa bunu kısaca 2başarı2 şeklinde özetleyebiliriz. Antoni Gaudi tamda bu tanıma uyan bir mimar. Barselona’nın geçmişten günümüze ne ünlü mimarı olan Antoni Gaudi, şimdiye kadar gördüğümüz eserlere oldukça farklı bir bakış açısı geliştirdiğinden olsa gerek başınızı kaldırıp esere baktığınızda “Bunu daha önce hiç görmedim” hissi veriyor insana. Barselona’da turist noktası olan bir eserin önüne vardığınızda Gaudi’nin adını duymamanız neredeyse imkansız. Ünlü mimarın adını en çok duyduğumuz yer Park Güell’di İçerisinde Güell Pavilyonu, Güell Sarayı, Güell Mahzenive Colonia Güell Türbesi gibi yapıtların bulunduğu yerleşke tarzında bir park olan Güell Parkındaki bu yapıtların her birinin mimarı Gaudi imiş.

Gaudi’nin eserlerini doğal görünümleri farklı kılıyor. Alışageldiğimiz tek tip penceresi, kapısı, çatısı olan binalardan ziyade Gaudi eserleri kıvrımlı tarzı ve rengârenk süslemeleri ile daha çok var olan bir kayayı yontarak ve süsleyerek binalaştırılmış gibi bir hava veriyor. İlk kez merkezdeki Gaudi eseri olan Casa Batllo’yu gördüğümde bir mimarın Barselona halkına bir çeşit şakası gibi düşünmüştüm. Benzer tarzlardan onlarca eser daha olma ihtimali hiç gelmemişti aklıma. Tabi birde bu tarzın Modernista akımının bir ürünü olduğunu ve Gaudi’nin bu akımın öncülerinden olduğunu sonradan öğrendim. “Süsleme mimarinin kaynağıdır” inancı ile tasarlamış Gaudi bütün eserlerini.

Park Güell’i aslında bugünkü haline getiren nokta bu arazi ile ilgili planlanan projenin başarısızlıkla sonuçlanması. Barselona’da efsane haline gelen bu parkın ilginç bi’ hikaysei var. Bir kıyı şehri olan Barselona zaman zaman korsanların baskınına uğradığı için insanlar eskiden şehrin yüksek kesimlerinde oturmayı tercih ederlermiş. Güell ailesi hem kendileri hem de şehirdeki diğer zengin Katalanlar için tepede günümüzün siteleri şeklinde evler yaptırmak istemişler. 17 hektarlık olduğu söylenen bu alanı satın alan kataln soylusu Easebi Güell, Gaudi ile görüşerek bu arazi üzerinde çalışmasını istemiş. İlginçtir ki Gaudi’nin uzun süreli emeklerine rağmen bir ev bile satılamamış. Bir müddet sonra devlete geçen bu alan park halinde haklın kullanımına sunulmuştur.

Parkın ana kapısından girdiğinizdse dev bir kertenkele karşılıyor sizi. Dikkat çekici tarzı ile bu kertenkele park Güell’in simgesi haline gelmiş durumda. Hediye dükkânlarında minik biblolarını ve haritalarda Park Güell’i simgelerken bulabilirsiniz. Park Güell’de rengârenk seramikler parkın heryerinde, merdivenler, evler… Ve tabiî ki girişteki kertenkelede bu süslemelerden nasibini almış durumda. Dikkatlice baktığınızda parktaki bu süslemelerin kırılmış, birbirinden farklı seramiklerden oluştuğu dikkatinizi çekecektir. Söylenenlere göre bunun özel bir nedeni var. Seramik işi ile ilgilenen Güell ailesinin üretimde meydana gelen hatalardan kullanılamayacak durumda olan ürünlerini kullanmak ister Gaudi. Koyu bir Katolik olarak bilinen ünlü mimar israf olmaması için kırık ve hatalı taşları tasarımlarında değerlendirerek ilginç bir dokunuşta bulunmak ister eserlerine. Belki de Gaudi'yi bu kadar unutulmaz yapan şey inandıklarından taviz vermeden, taklit etmek yerine kendi yolunu çizen bir mimar olayı tercih etmesidir. Günümüzde bir mimarın, malzemenin araya gitmesini dert edinerek böylesine marjinal bir karar alması ne derece mümkün bilemiyorum ama Gaudi'nin prensibi belli ki kendisi olmaktan vazgeçmemesi olmuş. Barselona için oldukça önemli bir isim olan Gaudi’nin evide bu parkın içerisinde. Artık Gaudi müzesi olarak bilinen bu evde Gaudi’nin kullandığı ve tasarladığı eşyaları ve çizimleri inceleyebilirsiniz.

Son olarak “last but not least” (sonuncusu ama son derece önemli olanı) diyerek ‘La Sagrada Familia’dan bahsetmek istiyorum. Park Güell’den şehre kuş bakışı baktığınızda diğer binalardan oldukça yüksek oluşu ve farklı duruşu ile dikkat çeken bazilika Gaudi’nin kendini adadığı eser olarak bilinir. İnşasına başladıktan bir yıl sonra projeyi üstlenen Gaudi ömrünün son 18 yılını aralıksız olarak bu esere odaklanarak geçirmiş. Kilisede 18 kule inşa etmeyi planlar Gaudi; 12 tanesi İsa’nın havarileri, 4 tanesi İncilin yazarları, diğer 2tanesi ise Hz. Meryem ile Hz. İsa için. Esere başladıktan sonra daha tamamlayamadan tramvayın altında kalarak hayatını kaybeden Gaudi, kendisi adadığı bu kilisenin ortasına gömülür. Sagrada Familia’yı tasarlarken alışılageldik çizim yapmak yerine farklı görsel imgelerle çalıştığı için kilisenin bir türlü tamamlanamadığı söylenir. Dışarıdan kiliseye baktığınızda Gaudi’den sonra yapılan kısımlar dikkatinizi çekecektir. Gaudi’nin ölümünden (1926) bugüne hala tamamlanamadığı için bu kiliseye “Bitmeyen Kilise” de denir. Halktan toplanan ve dünyanın farklı yerlerinden gelen yardımlarla kilisenin inşasına devam ediliyor. Eksik kısımlar tamamlanırken eskiyen kısımların yenilenme ihtiyacının duyulması bu kiliseyi “bitmeyen” yapan unsurlar. Sürekli yenilenen ve bakım halinde olan bu kilise dünyadaki yaşayan yapıtlardan biri desek yeridir. Kilisenin Gaudi’nin vefatının 100. Yılı anısına 2026 yılında tamamlanması düşünülüyor.

Casa Vicens, La Pedrera, Casa Battlo, Casa Calvet; bütün bu büyük yapıtlarla birlikte Gaudi’nin dokunuşu ile şehirde görülesi mekanlar listesine giren eserlerden.

Not: Bu yazıda bulunan fotoğraflar alıntıdır.


bottom of page